Termal ve SPA merkezleri NİĞDENİN ELMA VE PATATESİNDEN DAHA ÇOK ÇİFTEHAN KAPLICALARI MEŞHURDUR. | ||||||||||||||||||||||||
Çiftehan Kaplıcası: Niğde'ye 80 km. uzaklıktaki Çiftehan Kasabasındadır. Hem banyo hem de içme türlerine elverişli olan kaplıca sularının, romatizma, sinirsel hastalıklar, deri, kadın hastalıkları, beslenme bozukluğu gibi hastalıklara olumlu etkisi bulunmaktadır. Kaplıca merkezinde tesisler modern ve büyük kapasitelidir. |
|
|
Niğde Müzesi |
Bir İç Anadolu Bölgesi kenti olan Niğde, Paleolitik Çağdan günümüze değin kesintisiz bir yerleşime tanık olmuştur. Bu binlerce yıllık kültür birikiminin oluşumunda onlarca toplulukların ve uygarlıkların katkısı vardır. Bu kültür ve medeniyetlerin oluşturduğu çok zengin ve ünik eserlerin; onarılması, tanıtılması ve muhafaza edilmesi hiç kuşkusuz müzelerle mümkündür. Bu bağlam da, Niğde Müzesi Anadolu Arkeolojisini çok zengin ve ünik eserlerle temsil etmektedir. Niğde’de ilk Müzecilik faaliyetleri 1939 yılında Akmedrese’de başlamıştır. II. Dünya Savaşı sırasında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin deposu olarak kullanılan medrese, 1957 yılında Niğde Müzesi’nin kurulmasıyla onarılmış, teşhir-tanzimi yapılarak ziyarete açılmıştır. 1977 yılında yeni binasına taşınan müzenin 20 Kasım 1982 yılında da ilk teşhir tanzimi yapılmıştır. Bu durum 16 Şubat 1999 tarihine kadar sürmüştür. Kazılardan gelen yoğun ve ünik eserlerin sergilenme ihtiyacı ve çağdaş bir anlayışla yaşayan müze tarzında yapılması gereken sergileme müzedeki, onarım ve teşhir-tanzim çalışmalarının tamamlanmasından sonra, 20 Kasım 2001 tarihinde, yeniden hizmete sunulmuştur. Yapılan son teşhir-tanzimi ile Bakanlığımızca “2003 YILINA AVRUPA’DA YILIN MÜZESİ” ne aday gösterilmiş, Almanya ve Fransa’dan gelen komite üyeleri tarafından elemeyi geçmiş ancak ödül alamamıştır. Bu yılda ABD Dünya Kültür Mirasını Koruma Fonu Müzemizi pilot müze seçmiş olup, proje dâhilinde tüm eserlerin dijital ortama aktarılarak yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır. Bu uygulama Türkiye Müzelerinde ileriye dönük çalışmalara örnek teşkil edecektir. Niğde Müzesi’nde, Orta Anadolu arkeolojisinin kronolojik düzenle sunulduğu 6 teşhir salonu bulunmaktadır. Eserlerin büyük bir çoğunluğu bölgede yapılmakta olan kazılardan elde edilen buluntular oluşturmaktadır. 1.SALON: Bölgede, Neolitik Çağa tarihlenen Pınarbaşı Höyük, Köşk Höyük, Tepecik Höyüğü ve Kaletepe Obsidiyen Atölyesi kazılarında bulunan Obsidiyen aletler ile Neolitik ve Kalkolitik Çağ'ın önemli merkezi durumundaki Köşk Höyük kazılarından ele geçirilen ünik eserler, mezar buluntuları, tanrı ve tanrıça heykelcikleri, antropomorfik vazo ile M.Ö. 4883 yılına tarihlenen “Köşk Höyük Kalkolitik Ev”inin birebir kurgusu teşhir edilmektedir.Bu nedenle de salon, “Köşk Höyük Salonu” olarak adlandırılır. II. SALON: I.büyük vitrinde, Eski Tunç Çağına (M.Ö. III. Bin yıl) tarihlenen Çamardı İlçesi, Celaller Köyü, Göltepe Höyüğü kazılarında ele geçen madencilere ait buluntularla, höyüğün karşısında yer alan Kestel antik kalay maden ocağındaki galeri girişinin kurgusu teşhir edilmektedir. Yine, Acemhöyük kazıları ile Ulukışla, Darboğaz Kasabası’ndan getirilen eserler de bu vitrindedir. İkinci büyük vitrinde ise; Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın önemli merkezi olan Acemhöyük (Puruşhanda) kazısında açığa çıkarılan saray buluntuları sergilenmektedir. III. SALON: “Geç Hitit- Frig Salonu” (M.Ö. I.Bin yıl) Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, Anadolu’da ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden Nahita ve Tuvanuva krallıklarına ait fırtına ve bereket tanrısı stelleri, Hitit Hiyeroglifiyle yazılmış kitabeler, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig dönemi seramikleri ve “Göllüdağ Aslanı” sergilenmektedir. IV. SALON: Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi buluntularına ayrılmıştır. Salonun bir bölümünde, il sınırları dâhilinde olan Tepebağları, Porsuk Höyük ve Acemhöyük kazılarında ele geçirilen buluntular ile satın alım ve zor alım yoluyla kazandırılan pişmiş toprak ve cam eserler, mühür baskıları, Roma Dönemi Heykelcikleri ve Bizans Dönemi eserleri yer almaktadır. Salonun diğer bölümünde ise, Tyana’da açığa çıkarılan ve M.S. II. yy. Roma İmparatorluk Dönemine tarihlenen heykeltıraşlık ürünleri ile mezar stelleri sergilenmektedir. V.SALON: Sikke ve mumyalar teşhir edilmektedir.A-Sikke Bölümü: Sikke basım tekniği ve genel tanımlar, iki pano halinde tanıtılmış, 6 büyük duvar vitrini içerisine, kronolojik sırayla Grek, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami-Osmanlı dönemi sikkeleri ile Selçuklulardan kalma gümüş define ile Kapadokya Krallığına ait Tepebağları definesi yer alır. B-Mumya Bölümü: Aksaray Ihlara Vadisi’nde bulunan “Rahibe Mumyası” (X.yy.) ile Çanlı Kilise’den çıkarılan 4 adet bebek mumyası (XIII. yy.) sergilenmektedir. VI. SALON: “Etnoğrafik Eserler Salonu”: Bölgenin kaybolmaya yüz tutmuş etnoğrafik kültürünün tanıtıldığı salonda silahlar, el yazmaları, yazı takımları, aydınlatma araçları, halılar, kilimler, âlemler, takılar ve İlhanlı Döneminden kalma eserlerin yanında Kaçar Türklerine ait bir sini teşhir edilmektedir. Salonda birde şark köşesi oluşturulmuştur. |
Diğer Tarihi Yerler | ||
600 Bin yıllık tarihi geçmişin izlerine tanıklık eden NİĞDE günümüzden itibaren 10 Bin yıllık kesintisiz bir yerleşim merkezidir. Anadolu Selçuklu dönemi öncesine kadar kent merkezi olarak Tyana (Kemerhisar) kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları ile birlikte yeni kent merkezi bu günkü Niğde olmuştur. Niğde'de Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar uzanan süreçten günümüze bir çok eser kalmıştır. Roma dönemi eserleri arasında Roma Havuzu ve Tyana (Kemerhisar) su kemerleri, Bizans döneminden günümüze ulaşan Gümüşler ören yeri, Selçuklu döneminden günümüze ulaşan Alaaddin Camii, Sungurbey Camii, Akmedrese, Hüdavent Hatun Türbesi, Yerhan, Sıraçakıl Han, Sarı Han ve esas şeklini Anadolu Selçukluları döneminden alan Niğde Kalesi ve 19. yüzyılda inşaa edilen saat kulesi ve Osmanlı döneminden günümüze ulaşan Ulukışla Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı en çok ziyaret edilen yerler arasındadır. Niğde'de 19. yüzyıla ait günümüze ulaşan birçok kilise vardır. Bunlar arasında Küçükköy Kilisesi, Kumluca Kilisesi, Konaklı Kilisesi, en büyük kiliseler arasında yer almaktadır. Yine 1574 yılına tarihlenen Niğde Merkez ve Bor ilçesinde Sokullu Mehmet Paşa bedestenleri mevcuttur.
|
Ören Yerleri | |||||||||||||||||||||||||||||||
|
Camiler |
ALÂEDDİN CAMİİ Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre yapının mimarları, üstad Sıddık ve kardeşi Gazi’dir. Ayrıca inşa kitabesinde, Müstenireddin adı geçmektedir, bu şahsın caminin inşaatından sorumlu yapım yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır. Bazı onarımlarla günümüze gelen cami, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Cami iki kapılıdır. Doğuya bakan kapı üzerinde yaz aylarında 09.30 – 11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taş maharetli elleriyle işleyen ustanın “ Taçlı Kadın Başı” nı ortaya çıkartmaktadır. Efsaneye göre usta, âşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak beyinin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için konuyu kapı süslemesindeki taşa resmetmiştir. Yapı, harım ile kuzeydoğu köşesine yerleştirilen tek şerefeli minareden oluşmaktadır. SUNGURBEY CAMİİ Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır. Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45x37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taçkapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir.Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır.Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45x37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taçkapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz. HANIM CAMİ Burhan Mahallesi’ndedir. İnşa kitabesine göre; 856H./1452M. Yılında yapılmıştır. Yaptıran Murat’ın Oğlu Hacı Dursun’ dur. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Dıştan 8.70x16.90 m. ölçülerinde olup, enine dikdörtgen planlı yapı, düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Son cemaat yeri yoktur. Cami harim ile tek şerefeli minareden oluşur. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir. MURAT PAŞA CAMİİ Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Enine dikdörtgen planlı yapı, dıştan yaklaşık 13.00x30.60 m. boyutlarındadır. Farklı çapta 4 kubbeyle örtülen harimin kuzeybatı köşesinde türbe ve kuzey cephenin doğu tarafına tek şerefeli minare yer alır. Kuzey cephenin orta bölümünde ise önceden üç gözlü son cemaat yerinin olduğu sanılmaktadır. Yapının duvar ve örtü sisteminde sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı, payelerde bazalt taşı, minber ile bir kapısında mermer malzeme kullanılmıştır. Temiz bir işçilik vardır. Cepheler de ikişer sıra pencere açılarak duvarların masifliği giderilmiştir. Cami genelinde sade inşa edilmekle birlikte, dikkati çeken bezemeler avlu kapısında, mihrap, minber ve harimin batı bölümündeki ahşap mahfilde görülür. 1081H./16 Eylül 1670 M. tarihinde inşa edilmiştir DIŞARI (ÇELEBİ HÜSAMETTİN) CAMİİ Saruhan Mahallesi Bor Caddesi Üzerindedir. Yapının inşa kitabesi yoktur, Fakat XVI. yy. yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Daha önce yıkılan son cemaat yeri aslına uygun yeniden inşa edilmiştir. Yapı, tek kubbeli camiler sınıfındadır. Dıştan 17.10x17.10 m. ölçülerinde harim, kuzeyinde 5.40x17.10 m. ölçülerinde üç kubbeli son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesinde yer alan tek şerefeli minareden oluşur. Cephe duvarlarında ve kubbe kasnağında sarımtrak ince yonu trakit taşı, minare de kül renginde mihrapta ise kül rengi kesme taş kullanılmıştır. İtinalı işçilik göze çarpar. Cephe duvarları oldukça yüksek tutulmuştur. Yapının bütün duvarlarında iki sıra pencere açılarak monotonluk giderilmeye çalışılmıştır. Son Cemaat Yeri köşelerden pandantiflerle geçilen üç kubbeyle örtülmüştür. Harime girişi sağlayan 1.15x2.10 m. ölçülerinde cümle kapısı kuzey duvarının ortasına yerleştirilmiş, basık kemer ve söveler mermerden yapılmıştır. İç mekâna aydınlık, her duvarda eşit şekilde sekizi alt sırada, sekizi üst sırada ve biri de kubbe kasnağında olmak üzere on yedi pencereyle sağlanmıştır. Camide aşırı süsleme yoktur. Dikkati çeken bezeme mihrap ve müezzin mahfilindedir. KIĞILI (PAZAR) CAMİİBal Hasan Mahallesi’ndedir. Doğu cephedeki pencere alınlığına yerleştirilen inşa kitabesine göre, 1106H./1694–95M. yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Hasan’dır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Tek kubbeli camiler sınıfına dâhildir. Dıştan yaklaşık 15.00x17.00m. boyutlarında olup, harim ile kuzeydoğu köşesindeki tek şerefeli minareden oluşur. Cami doğu-batı doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine kurulmuştur. Cephe duvarlarında, kubbe kasnağında, minare ve mihrapta sarımtrak renginde ince yonu trakit taşı, cümle kapısı ve pencerelerin kemer, lento ve sövelerinde mermer malzeme kullanılmış, kubbe ise kurşun ile kaplanmıştır. Genelinde temiz işçilik göze çarpmaktadır. Harim, köşelerden tromplarla geçilen 12.00m. çapında yarım kubbe ile kapatılmıştır. İç mekâna aydınlık; doğu duvarda bir, diğer duvarlarda ikişer ve kubbe kasnağında dört adet olmak üzere toplam on bir pencereyle sağlanmıştır. Yapı da süslemeler cümle kapısı, pencereler, doğu cephedeki kuş evi ve mihrapta görülür. Camide inşa kitabesi harici mihrap, kapı ve pencerelerde de çeşitli kitabeler vardır. SIR ALİ CAMİİSır Ali Mah. dedir. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak caminin güneybatı köşesinde yine aynı isimle anılan bir çeşme vardır. Bu yapı üzerindeki kitabeye göre, 1124H./1712M. Tarihinde yenilenerek daha önce var olan çeşmenin yerine yapıldığı, bu durumda caminin de 1712 yılı civarında yapıldığıdır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini kısmen korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Yapı dıştan 9.30x12.60 m. boyutlarında enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı camiler gurubuna girer. Yapının son cemaat yeri yoktur. Batı yönüne yakın zamanda briketten iki şerefeli minare yapılmıştır. Yapının duvarlarında kaba yonu taş, mihrap, sütun ve kemerlerde ince yonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Sade inşa edilen yapı da önemli bir bezeme yoktur. |
Türbeler | |||||||
HÜDAVENT HATUN TÜRBESİ Taç kapısı üzerindeki inşa kitabesine göre, 712H./ 1312–13 M. yılında yapılmıştır. Anadolu Selçuklu Hükümdarı IV. Rukneddin Kılıç Aslan’ın kızı Hüdavend Hatun yaptırmıştır. Günümüze bazı onarımlar görerek gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır. Yapı, tek katlı ve sekizgen planlı türbeler grubuna girer. Yapı inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı; kapı ve pencerelerin söve, kemer ve lentolar ile kasnaktaki kuşak ve kitabelerde beyaz mermer kullanılmıştır. Kasnaktaki sivri kemerli alınlıklardaki bezemelerle, pencerelerdeki figürlü süslemelerde ve pencere şebekelerinde daha ince dokulu ve sert olan kırmızımtırak renkte taş; iç mekânın kubbe kasnağında sağır sivri kemerlerde siyah kesme taş kullanılarak oldukça zengin malzemeye yer verilmiştir. Yapını inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Türbe, sekiz kenarlı bir kaide üzerinde sekizgen gövde olarak yükselmekte ve üstte Onatlı kenarlı kasnağa dönüşerek içten kubbeye, dıştan da sekiz kenarlı piramidal külahla kapatılmıştır. Türbe yapı bakımından olduğu kadar, bitkisel, geometrik ve özellikle figürlü plastik bezemeleri bakımından özeldir. GÜNDOĞDU TÜRBESİ Niğde/Merkez, Yenice Mah. Türbe Sokak’ta ve Hüdavent Hatun Türbesi güney yönündedir. Türbenin inşa kitabesi yoktur. Fakat Safer 745H./Haziran 1344 M. tarihinde vefat eden Gündoğdu oğlu Ahi Bevvap adına yazılan mezar kitabesi sonradan taç kapıya yerleştirilmiştir.Buna istinaden türbe 1344 yılı civarı yapıldığı kabul görülmektedir. Yapan ve yaptıran bilinmemektedir.Bazı onarımlarla günümüze gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır.Yapı tek katlı ve kare planlı türbeler sınıfına girer. Yapının inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı giriş açıklığı sövelerinde mermer, basık kemerlerinde kırmızı ve sarımtırak renklerde kesme taş, pencerelerin söve ve lentolarında beyaz mermer kullanılmıştır. Türbe inşasında oldukça temiz bir işçilik görülmektedir.Kare planlı türbe dıştan;6.50x6.50 m. ölçülerindedir. Yapının alt kısmı kare planlı, cephe duvarları zeminden 2.20 m. yükseklikten itibaren birbirine bitişik 2 üçgen oluşturacak şekilde pahlanarak üst kısımda 0nikigen planlı ensiz bir kasnak meydana getirir. Bu durum türbede dıştan piramidal külahla, içtende tromplu kubbeyle kapatılmasına sebeptir. Yapının doğu cephesinde taçkapı, kuzey ve batı cephelerinde ise birer pencere açılmıştır. Taç kapıya çift kollu ikişer basamaklı taş merdivenle çıkılır. Türbe sade inşa edilmekle birlikte, taçkapı, mihrap ve pencerelerde bezemeler dikkati çeker.Taçkapı; genişlikleri farklı iki bordür ve dört silmeyle üç yönden kuşatılmıştır.Motifler alçak kabartma tekniğindedir.Taç kapı kavsarasızdır.İçteki iki bordür, üstten kemer şeklinde kuşatılarak tahfif kemerini oluşturmuştur.İçte mihrap oldukça sade tutulmuştur. SARI SALTUK TÜRBESİ Sarı Saltuk Hacı Bektaşi Velinin çağdaşıdır.Sarı Saltuk Türbesi Bor ilçesinde bulunmaktadır. XIII. yüzyıla ait olan bu türbe değişik zamanlarda onarım görmüştür. Bu önemli şahsiyetin Fuat KÖPRÜLÜ’nün Türk Edebiyatında “ İlk Mutasavvuflar” adlı eserinde görmekteyiz. Taptuk Emre’nin piri üstadı Sarı Saltuk’un hikayesinin anlatan Saltukname, Bor Halil Nuri kütüphanesinin 17292 numarasına kayıtlı az bulunan nüshalardan birisidir. SIRALİ TÜRBESİ Niğde/ Merkez, Sır Ali Mahallesi, Çeşmeli Sokak’ tadır. Sır Ali Camiine bitişiktir. Türbenin inşa kitabesi yoktur. Fakat Sır Ali Camii ile beraber 1712 yılı civarı inşa edildiği görüşü hakimdir. Türbe Sır Ali Cami’nin kuzeybatı köşesine yerleştirilmiş, cami ile organik bir bütünlük arz eder. Türbeye harimin kuzey duvarının batı tarafında yer alan ahşap lentolu kapıdan giriş sağlanır. İç mekan çarpık planlı olup, yaklaşık 2.50x 4.00 m. boyutlarındadır. Alttan ahşap kirişlemeli düz toprak dam ile üstten de kiremit çatıyla kapatılmıştır.Örtü sistemi yanlarda duvarlara oturmaktadır. Yapının batı duvarında açılan mazgal pencere sonradan kapıya dönüştürülmüştür.İçte sonradan beton ile kaplanmış bir sanduka bulunur. Sandukanın Sır Ali’ye ait olduğu söylenir. Yapı oldukça sade ele alınmıştır. DÖRTAYAK TÜRBESİ Niğde/Merkez, Yenice Mah. Dört Ayak Sok. yer alır. Yapının inşa kitabesi olmadığı gibi, kaynak bilgide yoktur.Fakat yaklaşık 15.00 m. kuzeyinde türbeyle aynı ismi taşıyan cami ile çeşme bulunmakta ve Çeşme üzerindeki kitabeye göre, 1178H. / 1764-65 M. yılında yapılmıştır. cami- çeşme ve türbe de aynı tip taş malzemesi kullanılmıştır. bu özelliklerden dolayı muhtemelen cami ile aynı tarihlidir. Çeşme Ebu Bekir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Türbeyi de aynı şahsın inşa ettirdiği düşünülebilir. Orijinal özelliğini koruyan türbe 1976 ve 1982 yıllarında onarım görmüş, bu onarımlarla kubbenin kaplama taşları yenilenmiş ve çevre düzeni yapılmıştır. Dıştan, 3.82x 3.82 m. boyutlarındaki yapı, baldaken tipi türbeler gurubuna dahildir. Kubbenin iç kısmında tuğla; ayak, kemer ve kubbenin dış kısmında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı kullanılmıştır. Türbe “L” biçiminde ve 2m. yüksekliğinde 4 ayağa sivri kemerler yardımıyla oturan 2.70 m. çapında kubbeyle kapatılmıştır. Örtü sistemine köşelerden pandantiflerle geçilmiştir. Ayakların dış köşeleri, kemerlerin üzengi taşları, hizasından itibaren pahlanarak 0.40 m. yüksekliğinde ve taş kornişle sonlanan sekizgen planlı kasnak oluşturulmuştur. Kubbe bu kasnak üzerine yerleştirilmiştir. Kubbe altında prizma şeklinde yekpare taş sanduka(yazı yoktur)yer alır. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir. ŞEREF ALİ TÜRBESİ Niğde/Merkez, Yukarı Kayabaşı Mah. Şerif Ali Sokağı’ndadır. İnşa kitabesine göre, 1282 H./ 1865-66 M. yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Said Paşa’dır. Orijinal durumunu koruyan Türbe, 1976 yılında restore edilmiş,cephe duvarlarında aşınan taşlar yenilenmiştir.Yapı tek katlı, dikdörtgen planlıdır.Dıştan, 5.90x 9.20 boyutlarında, kuzey-güney doğrultudadır. Yapı inşasında; sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı kullanılmış ve itinalı işçilik görülür. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir. 1335 yılında yapılan Sungurbey türbesi ile Kesikbaş, Ağayusuf, Arapdede, Şah Süleyman türbeleri de Niğde ili merkezinde bulunmaktadır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder